Aynı anda Kısakürek’e ve Atatürk’e saygı duyamazsınız

29 Mayıs 2022 Pazar

Kitle partileri, elbette toplumun genelinden oy toplamaya çalışır; ancak bu durum Türkiye’de gerçekten çığırından çıktı; seçmenleri aptal yerine koyma aşamasına geldi.

İlginç olan şu ki aslında cumhurbaşkanı olarak toplumun tümünü kapsayıcı olması gereken Erdoğan, ucube başkanlık sistemi yüzünden partili cumhurbaşkanı olunca, eskisi gibi yalnızca kendi tabanını hoşnut edecek şekilde politika yapmayı sürdürüyor.

Muhalefet liderleri ise herkese şirin görünmek için adeta yırtınıyor. Örneğin Meral Akşener, birkaç gün önce “ ‘Bütün yollar bitişecek, çoğu gitti, azı kaldı.’ Üstad #NecipFazılKisakürek’i saygı ve rahmetle anıyorum” şeklinde bir tweet paylaştı.

Bunu Akşener yerine Davutoğlu yazsa demediğini bırakmayacak olanlar ise nedense sustu. Siyaset o kadar kaypaklaştı ki adamına göre tepki verme ikiyüzlülüğü normalleşti.

KESKİN U DÖNÜŞLERİ VE SİYASET

Kısakürek, Akşener’in “Kahrolsun istibdat, kahrolsun zulüm, yaşasın özgürlük!” sloganını kullanarak hedeflediği despotik rejimin simgesi Sultan 2. Abdülhamit için “Ulu Hakan” diyen tescilli bir Atatürk ve Cumhuriyet düşmanıdır. 

Kısakürek’in 1943’te Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreterliği’ne yazı yazıp, kurduğu Büyük Doğu dergisinde CHP ölçütlerinde yayın yapılacağını söyleyerek 5 bin liralık depozito istediği bilinir. Bunun belgesi de var. 

O tarihlerde Atatürk devrimlerine sahip çıktığı sanılıyordu. Daha sonra CHP’den milletvekili olmak için adaylık başvurusu yaptı ama kabul edilmeyince, Bahçeli’nin 15 Temmuz’dan sonraki U dönüşüne benzer bir dönüş yaparak, Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı yazılar yazmaya başladı.

O kadar ki 1946’ya gelindiğinde, Büyük Doğu şeriatı öven ve Cumhuriyet devrimlerine sert eleştiriler yönelten bir içerikle çıkarıyordu; emperyalizm, komünizme karşı dini öne çıkarırken, artık o da laiklik karşıtı olmuş, yeni kurulan Demokrat Parti’ye yanaşmıştı.

Erdoğan’ın “en çok Necip Fazıl Kısakürek’ten etkilendiğini” söylemesinin nedeni de şairin 1946 sonrasındaki dönemidir. Çünkü Adnan Menderes’e hitaben “Başbakan’ın kölesi olmaktan şeref duyduğunu” ilan eden Kısakürek, siyasal İslamcılığın ideoloğu, teorisyenidir.  

Nitekim Akşener’in yanı sıra AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu ve Yeniden Refah Partisi lideri Fatih Erbakan da Kısakürek’i anmayı unutmadı. Kumar, içki gibi kötü alışkanlıkları ve paraya olan düşkünlüğü ile sık sık medyanın da gündemine gelen birini anmak için siyasal İslamcılar seferber oldu. 

Meral Akşener’in coşkusu, aslında milliyetçi sağdan gelen bir siyasetçi olduğu için, beni şaşırtmadı ama aklıma Kısakürek’in CHP’ye hakaretleri geldi. CHP’yi “küfür sıçanı”, “veba deposu sıçan” diye niteleyen şair, bu partinin “gebertilmesi” gerektiğini yazmıştı.

İLKESİZ SİYASET MİDE BULANDIRDI

Hadi diyelim Akşener, ortağına yapılan hakaretleri umursamadı ve Kısakürek’e hayatının son döneminde ülkücü olduğu için sahip çıktı... 

Ancak şunu hatırlatalım kendisine: Atatürk’e saygı duyuyorsanız, Kısakürek’e duyamazsınız. İkisi aynı anda olmaz. Necip Fazıl, iyi bir şair olabilir ama siyasi açıdan çizdiği zikzaklar, mide bulandıracak kadar keskindir. 

İlkesizliğin bu derecesinden rahatsız olmayanlar, 6-7 yıl önce Erdoğan’a ağır hakaret eden ama bugün onun en büyük destekçisi olan Bahçeli’den de rahatsız olmuyor demektir. 

Herkese mavi boncuk siyaseti kabak tadı verdi!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları